Gecenin karanliginda golgelere siginarak eve yaklastim. Dublex, tahtadan yapilmis guzel sayilabilecek bir evdi. Evdeki tek isik 2. Kattaki bir pencereden yansiyordu. Bir mese agacinin golgelerine sigindim ve evi gozlemeye basladim. Aradan 30 dakika gecmesine ragmen hic bir hareketlilik olmamisti. Sessiz adimlarla isik yanan pencerenin bulundugu tarafa ilerledim. Iceride bir golge vardi ancak hareketsiz duruyordu. Bir insan mi yoksa baska basit bir alet mi oldugundan emin olamiyordum. Girebilecegim bir yer bulabilmek icin evi inceledim. Pencerenin ters tarafinda ki bir odanin cami acikti. O tarafa ilerledim. Pencerenin dibinde bir ayva agaci vardi. Belimde ki sigsauer marka silahi dusmeyecek sekilde ayarladim ve agaca tirmanmaya basladim. Dallar bir hayli inceydi. Dikkat etmezsem yere düşebileceğimi biliyordum. Elimden geldiğince dengemi koruyarak pencerenin hizasına kadar tırmandım. Bulunduğum yer ile evin arası yaklaşık 2 metre kadardı. Atlamam gerekiyordu ancak dalların inceliği bana bu konuda pekte yardımcı olmuyordu.Biraz yaylanarak dayanıp dayanmayacaklarını kontrol ettim. Sağlam gibiydi. İçimden üçe kadar saydım ve atladım. Atlarken tüm gücümü kullanamamıştım. Tam düşeceğimi düşündüğüm sırada ucu ucuna pencereye tutunmayı başardım ancak çok fazla ses çıkarmıştım. Beni duymamış olduğunu ummaktan başka seçeneğim yoktu. kendimi yukarı çekerek karanlık odaya giriş yaptım. Odada ki her şey siyahın tonlarında görünüyordu. Siyah olanlar ve daha koyu olanlar... Görebildiğim kadarıyla etrafı inceledim. Masa,sandalye,kitaplar,kalemler... Sanırım burası bir çalışma odasıydı. Omuz silktim.Çok ta önemli değildi. Belimde ki silahı çıkardım ve sessiz bir şekilde sürgüyü çektim. Sonuçta ne beklemem gerektiği konusunda hiç bir fikrim yoktu. Kapıyı yavaşça açtım.Biraz gıcırdamıştı ama atlarken çıkardığım sesin yanında bu fısıltı gibi kalıyordu.Temkinli bir şekilde dar koridora çıktım. Işığı yanan oda koridorun diğer ucundaydı ama tabi bu bir tuzakta olabilirdi. Arkamı sık sık kollayarak o tarafa doğru ilerledim. Çok geçmeden kapının önüne varmıştım. İçeriden hiçbir ses gelmiyordu. Odanın büyük bir ihtimalle boş olduğunu düşündüm ama eminde olamazdım. Silahımı güzelce elime oturttum ve diğer elimle kapıyı açtım. Düşündüğüm gibi o da boştu. İçeride bir dolap,çift kişilik bir yatak,yatağın yanında bir komodin ve bir minibar vardı. Yavaşça içeri girdim. Belkide içerideki kişi bir yere saklanmıştı. Bunu bilemezdim. Henüz bir kaç adım atmıştım ki arkamda bir tahta gıcırtısı duydum ve o tarafa döndüm. Ben daha ne olduğunu anlayamadan sert bir cisim başıma isabet etti ve kendimi yerde buldum."Ah,dünya dönüyor.Hayat ne güzel değil mi ? " Saçmaladığımı fark etmem uzun sürmedi. Kendimi zorlayarak bilincimi toparlamaya çalıştım ve ayağa kalktım. Tüm bunlar yalnızca bir kaç saniye içinde olmuştu.Görüşüm netleşmeye başladığında karşımda ki kişiyi gördüm. Sarı saçları beline kadar uzanıyordu. Harika bir kemik yapısı vardı ve dolgun denilebilcek dudaklara sahipti.Kirpikleri daha önce görmediğim bir uzunluğa sahipti ve gözleri bir miktar çekikti. Gri gözleri ile soğuk bir bakışı vardı. Sanki karşısındakilerin ruhlarını görebiliyormuş izlenimi veriyordu. Gerçekten nadir bulunan bir güzelliğe sahipti ama şuanda pekte aşık olacak havamda değildim.Buraya yapmak için geldiğim işe odaklanmaya çalıştım. O sırada fark ettim ki elimdeki silah düşmüştü ve odanın ortasında benden en az 2 metre uzakta duruyordu. Karşımda ki kız ise elinde ki beyzbol sopasıyla her şeye hazırlıklıymış ve kıpırdadığım anda beynimi patlatacakmış gibi duruyordu. Biraz korktuğumu söylemeliyim. Ama sadece birazcık... Silaha bir şekilde ulaşmam gerekiyordu. Yanımda ona karşı kullanabileceğim başka hiç bir şey yoktu.O silah benim tek umudumdu. İçimden üçe kadar sayıp silaha atlamaya karar verdim. Dikkatimi topladım ve saymaya başladım. Biiiirrr...Ve atıldım. Ne demişler eğer birini kandırmak istiyorsan önce buna kendin inanmalısın. Tam silahı almak için elimi uzattığım sırada kaburgalarıma sert bir darbe aldım. Muhtemelen bir iki kemiğim kırılmıştı. Ardından beyzbol sopası başımla buluştu ve dünyam karardı. Bilincimin yerine gelmesi tam olarak ne kadar sürdü bilmiyorum ama gerçekten çılgınca bir baş ağrısıyla uyandım.Gözlerimi zorlanarak açtım ve nerede olduğumu anlamaya çalıştım. Hala daha aynı odadaydım. Hatta tam olarak aynı yerde yatıyordum. Kızın nerede olduğunu anlamak için başımı kaldırdım ve onu yatağa oturmuş silahı incelerken buldum. Benim uyandığımı fark edince silaha olan ilgisi dağıldı. Yada ben öyle olduğunu umuyorum. Kısa süreliğine gözlerimiz buluştu. Aramızda bir elektriklenme olduğunu söylemeliyim. Hatta o kadar büyük bir elektriklenmeydi ki silahı bana doğrulttuğunda infilak edeceğimi sandım. Yüzünde sıcak bir gülümseme oluştu. Annelerin çocuklarına bakarken yüzünde oluşan gülümseme gibi bir tane. Ardından bir patlama sesi duydum. Acı hissetmeye dahi fırsatım olmamıştı. Tamamen karanlığa gömüldüm.

Başını telefondan yazdığım için alfabe biraz farklı.
|
|
 |
küçük kırmızı! ...
1.6.2014 21:49
bu bölümde misaki'nin arkadaşının yanında çalışan şu yazar kız tarafından anlatılıyor doru hatırlıyorsam. |
|
|
|
 |
Dave Pride
3.6.2014 08:24
Animeye göre düşünme :) bu farklı bi konu :) en basitinden bundaki ana karaktrrin ismi Dave Pride ve animenin aksine elektrik gibi bir özl gücü yok :d |
|
|
|
 |
..... .....
21.6.2014 03:34
Anime tarzin güzellll demek ki hayal ggücün çok genişbbenim mal kafa darasik sirkelesen hayal kalmdi animelerinde basarilar |
|
|
|
 |
Dave Pride
21.6.2014 05:02
Sevinsem mi üzülsem mi bilemedim :d tekrar vurguluyorum bunun animeyle tek benzerliği ismi :d yorumun içinde teşekkür ederim :) |
|
|
|
|
Arama metni boş olamaz
En az 3 harf giriniz

Bu Nedir? - En Popüler 100 Yazar
|