Dünyaya baktığımızda düzen aslında bir dualite yani ikilik üzerine kuruludur. Her şeyin bir eşi, bir çifti mevcuttur. Hatta insanlar için bile, birine benzeyen başka birisine dair "insanlar çift yaratılırmış" denir.
Belki klasik olacak ama canlıların vücudundaki organlar da çift olarak yaratılmıştır. Mesela insan vücuduna baktığımızda eller, kollar, bacaklar, gözler çifttir, dişler ideal olarak 32'dir, ki çift sayıdır. Akciğer bile çift lobdur, böbrek de çifttir. Kısaca, organların ekseriyeti çifttir, dualite kuralı geçerlidir... Karaciğer gibi organlar ise kendi kendini yenileyebilme özelliğine sahip olduğundan çift olmasına gerek yoktur.
Peki, tek olan organlarımız ve çift olma ihtiyacı olan organlarımız neler? Üreme organı ve kalp. Üreme organı aslında tek değildir, yarımdır, karşı cinste eşini bulduğunda tek vücut olur...
Biyoloji dersinden çıkıp gelelim kalbe... Kalp, bir insanda tek başına bulunan bir organdır. Tek başınadır ama daima eşini arar. İnsanlar sevgili ararken aslında kalbine eş aramaktadır, kalbinin yalnızlığına son vermeyi istemektedir. Bundandır insanda sevme-sevilme ihtiyacı olması. Bundan dolayıdır ki iki sevgiliyi gördüğünde kendi yalnızlığına dem vurduğu için ezilir ve acı çeker hep kalp.
"Aşk, yürümek gibidir. O duyguyu bir kere tattığında, artık hep onun eksikliğini hissedeceksin." demişti arkadaşım. Aşkı yürümeye benzetmişti ve nedenini sorduğumda "hani normalde yürüyen bir insan sakat kaldığında hep sıkıntı çeker ve kalkıp yürümek ister ya, aynen onun gibi aşkı görünce de artık hep onun varlığını ararsın" diye açıklamıştı...Bu yüzden, aşkı tatmış bir insan, tatmamış bir insana göre daha fazla acı çeker…
Hiç aşkı tatmamış bir insan doğuştan yürüme engelli birisi gibidir. Aslında yürümek istersin ama yürümenin ne olduğunu bilmezsin ve yürümenin ne olduğunu ancak çevrendekiler den görürsün, öğrenirsin. Yani bilgin pratik değil teoriktir...
Onun için tavsiyem, onları aşağılamak yerine yol gösterilmesi, yardım edilmesi gerektiğidir. Hatta nasıl ki doğuştan yürüme engelli birisi, yürüme imkânına ilk kavuştuğunda desteksiz yürüyemezse, düşerse ve bunun için de tam anlamıyla yürüyene kadar yardıma ihtiyacı varsa, aşkı ilk defa tatmış birisini de küçümsemeyin, acemiliklerini mazur görün ve elinden tutun.
Aşkı tatmış birinin acı çekmesinin diğer bir sebebi de kalbinin artık parçalanmış olmasıdır. Aşk olunca, kalpler birleşince, aslında kalpler kendi varlıklarını bir kenara bırakarak tek vücut olurlar.
Ayrılıkta ise o kalp ikiye bölünür ve tarafların kalpleri artık eskisi gibi değildir, yarımdır. Artık kalp parçalanmıştır ve bu yüzden kalp, yarım olmanın acısını çeker ve kendini tamamlamak ister. Bundandır ki eskisine göre daha fazla aşk arayışı içine girer…
Bundandır ki unutmak aslında kolay değildir ve daha fazla acı verir…
Gece vakti, içimden geldiği gibi yazmak istedim. Bir çırpıda bular döküldü. Aslında yazacak çok şey var ama klavyeye dökülemiyor…
Aşkınızın, sevdiğinizin kıymetini bilmeniz umuduyla…
Ve arkada Harika Avcı, Alışırım şarkısında seslenir: “Kısmet değilmiş mutluluk / Unutmaya çalışırım / Bir sevenim olur elbet / Olmasa da alışırım…”

|